TARİFİNDEN ÖNCE TARHANANIN HİKAYESİNİ PAYLAŞAYIM SİZLERLE:
Zamanın padişahı Yavuz Sultan Selim halkının arasına
karışmayı çok severdi. Bir ramazan günü veziriyle şehre inerler. Dolaşırken
padişah vezirine, bugün iftar vakti hangi evin önünde durursak orucumuzu orada
açalım demiş. Veziri bunu kabul etmiş.
Geze geze iftar vakti gelmiş ve durdukları evin kapısını
çalmışlar. Evin sahibi kapıyı açmış, misafirlerini buyur etmiş. İçeri giren
padişah, yer sofrasında ,üzerinde dumanı tüten çorbayı ve yanında bir kaç
pideyi görmüş. Misafirlerini sofraya buyur ederek oruçlarını açmışlar. Alışkanlıktan
olsa gerek, vezir sürekli "hünkarım" ,"değerli padişahım"
deyip duruyormuş. Bu sözlerden ,evin sahibi onun padişah olduğunu anlamış. Çok
utanmış, sıkılmış ve üzüntü duymuş. Çünkü koca padişaha ikram edecek daha güzel
bir şeyi olmadığı için. Padişah bunu fark edince, ikramın en güzelinin bu
olduğunu söyleyerek gönül almış ve ev sahibinin üzüntüsünü hafifletmiş.
Ev sahibi kusura bakmayın padişahım "darhane"
çorbası da ancak bu kadar olur demiş. Ve bugünkü Türkçemizde de adı
"darhane" olan bu çorba " tarhana " olarak anılmıştır.
1Llitre et suyu
1 Litre su
2 Diş sarımsak
1 Yemek kaşığı biber salçası
50 Gr. tere yağ
Yeterince tuz
Pul biber
Nane
1 kaşık biber salçası
YAPILIŞI: Kurutulmuş torbalarda yada cam kavanozlarda
muhafaza edilen tarhanadan 12 kaşık alınıp 1 bardak su ile ıslatılır. Tencereye
30 Gr. Tere yağ konulur, 2 diş sarımsak, 1 kaşık biber salçası, konularak
kavrulur. Üzerine su ile ıslatılmış tarhana konulur su ile açılıp et suyu ilave
edilir. Kaynayana kadar karıştırılır. 10 dk. kısık ateşte kaynamaya bırakılır.
Ayrı bir tavada 20 gr tere yağ eritilir pul biber ve nane katılır. Pişen
tarhananın üzerine dökülür.
AFİYET OLSUN:)